Ana Sayfa
     Güzel Sanatlar İçinde Edebiyatın Yeri
     Edebiyatın Bilimlerle İlişkisi
     Dilin İNSAN VE Toplum Hayatındaki Yeri Ve Önemi
     Metin Ve Edebi Metin
     Edebiyat Ve Gerçeklik
     Şiir İnceleme Yöntemi
     Şiir İnceleme Örneği
     Şiirde ZİHNİYET
     Şiir Dili
     Şiirde Ahenk
     İmge NEDİR ?
     Şiirde Yapı
     Şiirde Tємα
     Şiirde Gerçeklik Ve anlam İlişkisi
     Şiir Ve Gelenek
     Şiir Ve Yorum
     Metin ve Şair
     Ahenk Unsurları
     Manzume Ve Şiir Arasındaki Fark
     Manzume Nedir ?
     Manzume İnceleme Örnekleri
     Şiir Ve Şair ( Alıntı )
     Anlatmaya Bağlı Edebi Metinler
     Masal
     Destan
     Halk Hikayesi
     Mesnevi
     Manzum Hikaye
     Hikaye
     Roman
     Geleneksel Türk Tiyatrosu




EdebiyatHAAL - Güzel Sanatlar İçinde Edebiyatın Yeri



 

 BİLİM VE SANAT

 İnsanoğlu ilk günden beri evreni, kendini, olay ve olguları algılama ve algıladıklarını diğer insanlarla paylaşma ihtiyacını hissetmiş; bunun için farklı yollar bulmuş, çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Bunların en önemlileri hiç şüphesiz bilim ve sanattır.

 A. BİLİM

 Bilimi "evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan, bunu düzenli bilgi haline dönüştüren çalışmalar bütünü" olarak tanımlamak mümkündür. Bilim, yüzyıllar süren bilimsel bilgi üretme sürecinde kendi niteliğini, geleneklerini ve standartlarını oluşturmuştur. Bunları şöyle sıralayabiliriz: 1. Bilim olgusaldır. Çünkü doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak gözlenebilen olguları ve olayları konu edinir. Örneğin maddenin hal değiştirdiğinde kütlesinin sabit kalması olgusal bir durumdur. Bu durum maddenin hal değiştirdiği her tepkimede gözlemlenebilir.
2. Bilim mantıksaldır. Çünkü ulaşılan sonuçlar her türlü çelişkiden uzak olup birbirleriyle tutarlıdır. Bilim mantıksal düşünme sürecinde "tümevarım" ve "tümdengelim" yaklaşımlarından yararlanır.
3. Bilim objektiftir. Ancak bilimdeki objektifliği, mutlak anlamda değil, sınırlı ve özel anlamda bir objektiflik olarak algılamak gerekir. Bu da, bilimsel nitelik taşıyan her sonucun, belli kişi ya da grupların tekelinde değil, kamunun soruşturmasına açık ve elverişli olacak bir biçimde ifade edilmesi demektir.
4. Bilim eleştiricidir. Bilim ne denli akla yatkın görünürse görünsün, ileri sürülen her iddia karşısında eleştirici yaklaşımdan vazgeçmez. Bilimdeki her kuram ya da görüş, olgular tarafından desteklendiği sürece "doğru" kabul edilir. Yeni olguları açıklama gücü gösteremeyen ya da bazı gözlem verilerinin doğrulamadığı bir kuram, daha önceki statüsüne bakılmaksızın eleştirilir.
5. Bilim genelleyicidir. Bilim tek tek olgularla değil olgu türleri ile ilgilenir. Elde edilen sonuçlar genel olarak ifade edilir. Örneğin yerin çekim gücünün olması, tek tek olguları değil kapsamı sınırsız olgu sınıflarına ilişkin özellikleri ifade eder.
6. Bilim seçicidir. Bilim evrendeki olup biten bütün olguları değil, önemli gördüğü olguları konu edinir.
7. Bilim birikimli bir süreçtir. Yeni bilgiler daha önceki bilgiler üzerine inşa edilir. Bu durum bilimde devamlılığı ve gelişmeyi sağlar.
8. Bilim evrenseldir. Bilim adamı yaptığı deney, gözlem ve elde ettiği bulguları, diğer meslektaşları tarafından doğruluğunun kontrol edilebilmesi ya da araştırmanın aynen veya kısmen tekrarlanabilmesi düşüncesiyle açık seçik raporlaştırır.

 B. SANAT

 İnsanlık tarihi boyunca pek çok kişi sanatı kendine göre tanımlamıştır. Bu tanımların ortak noktalarından yola çıkılarak şu söylenebilir. Sanat, insanların, kendileri ve doğa karşısındaki duygu ve düşüncelerinin çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslupla ifade edilmesidir.

 Türkçede iyi ve güzel yapılan her iş için "sanat" sözcüğünden yararlanılarak "askerlik sanatı", "güzel konuşma sanatı" gibi söz öbekleri oluşturulmuştur. Bu sözlerde "sanat" sözcüğünün yer alması aslında sanatın özelliklerine ilişkin ipuçları da vermektedir. Bir iş ya da hareketin, güzel, gelişmiş ve etkileyici bir biçimde görünmesi, onun bir sanat olarak algılanması sonucunu doğurmuştur. Bu, şu demektir: İnsan yaptığı işi ne kadar yüceltebiliyor, ona estetik bir parıltı katabiliyorsa, sanat olgusuna da o kadar yaklaşıyordun Yani sanatın ayırıcı özelliklerinden biri, onun günlük, basit ve sıradan şeylerin üstünde olmasıdır.

 Sanatçıyla bilim adamı arasındaki farkı anlatmak için bir örnek verelim. Bir gök olayı olan "yıldırım" karşısında bilim adamının tavrı, bu doğa olayının nedenlerini araştırmak, bundan korunmanın yollarını bulmaya çalışmaktır. Bilim adamı bu duyarlıkla çalışarak paratoneri bulmuş ve bunun etki alanını formüllerle ifade etmiştir. Ama bir sanatçı, "yıldırım"la bu şekilde ilgilenmez. O, dış dünyadan algıladıklarını kendi sanatsal gerçekliğinde yeniden oluşturur. Bir şair sözcüklerin çağrışım gücünden, dilin anlatım olanaklarından yararlanarak kendi duygu ve hayallerini dile getirir. "Yıldırım" sözcüğü de şair için bu noktada bir ileti aracı, bir ifade birimi olur.

 

İnsanoğlu, duygularını ve düşüncelerini sesler, çizgiler ve renklerle simgeler halinde şekillendirmeye başladığı andan itibaren, sanat eserleri de oluşmaya başlamıştır.

 Her sanat eseri, insanla ya da insanın içli dışlı olduğu bir şeyle ilgilidir; belli bir varlığı anlatır, ondan bir kesit ortaya koyar. Bir resim, belli bir tabiat parçasının resmidir ya da bir insan görüntüsüdür; bir tiyatro oyunu, belli olayların canlandırılmasıdır, bir şiir ya da müzik parçası, ya doğanın ya da insan ruhunun estetik bir anlatımıdır.



 SANATIN SINIFLANDIRILMASI


Sanat genel olarak iki gruba ayrılır: Endüstriyel sanatlar (zanaat), güzel sanatlar.

 İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren işlere "zanaat" denir. Dokumacılık, kuyumculuk, kunduracılık birer zanaattır.

 Edebiyat, müzik, resim, heykel, mimarlık, tiyatro vb. insanda coşku ve hayranlık uyandıran sanatlar ise güzel sanatlar olarak adlandırılır.

Zanaatkar, maddeyi, faydalı olsun diye; güzel sanatlar alanında eser veren bir sanatçı ise güzel ve özgün olsun diye işler. Bu amaç farklılığı güzel sanatlarla zanaatlar arasındaki ayrımın en yalın ifadesidir. Sanatın endüstriyel sanatlar ve güzel sanatlar şeklinde sınıflandırılmasında temel etken, ortaya çıkacak üründe yaratıcılığın, özgün bir ifade edişin, biriciklik niteliğine sahip oluşun bulunup bulunmamasıdır. Söz gelimi, bir heykeltıraş da ağaca biçim verebilir, bir marangoz da; fakat heykeltıraşın ağaca biçim verişteki ifade tarzı ile marangozun biçimlendirmesindeki ifade tarzı aynı değildir. Heykeltıraş, biçimlendirmesini alışılmışın dışında, yeni ve özgün bir biçimde yaparken, marangoz alışılmış, bilinen veya tekrar edilen bir biçimlendirme yapar. Bu anlamda her ikisi de aynı malzemeyi ele alıp ona şekil vermesine karşın sadece heykeltıraş güzel sanatlar alanında eser veren bir sanatçıdır. Marangoz ise bir zanaatkardır, tıpkı bir boyacı ve demirci gibi.

 GÜZEL SANATLAR

 PLASTİK (Görsel) SANATLAR (Maddeye Biçim Veren Sanatlar) Resim
Heykel
Mimari
Kabartma
Hat
Tezhip
Minyatür

 FONETİK (İşitsel) SANATLAR (Sese, Söze Biçim Veren Sanatlar)
Edebiyat 
Müzik

 RİTMİK (DramatikK) SANATLAR (Harekete Biçim Veren Sanatlar) Tiyatro
Bale
Dans
Opera
Sinema

 Ritmik sanatların çoğunda fonetik öğeler de görev alır. Söz gelimi tiyatro, edebiyattan ayrı düşünülemez; çünkü, "pandomim'l dışta tutarsak, bütün tiyatro türlerinin temelinde söz vardır; dolayısıyla her ne kadar tiyatro bu sanıflandırmada fonetik sanatların dışında ele alınsa da tiyatro metinleri, edebi metinler içinde değerlendirilir. Benzer durumlar bale, dans, opera ve sinema için de söz konusudur. Örneğin sözlerinin tümü ya da büyük bölümü şarkı olarak söylenen, müziğe uyarlanmış sahne yapıtı olan "opera"da müzik, edebiyat ve dans iç içedir. Bu nedenle bu tür sanatları "karma sanatlar" başlığı altında sınıflandırmak da mümkündür.

 Edebiyatın malzemesinin dil, yani seslerden oluşan bir iletişim aracı olduğu göz önünde bulundurulduğunda edebiyatı fonetik sanatlar içinde ele almanın doğru olduğu da görülecektir.

 

 

Duygu, düşünce ve hayallerin dil aracılığıyla güzel, etkili ve belli bir şekil içerisinde anlatılması sanatına "edebiyat''denir.

 Bir tarih, fizik, felsefe metni ile bir şiiri, romanı ya da hikayeyi karşılaştırdığımızda edebiyatın ne olduğunu daha iyi anlarız. Birinci tür metinlerde temel amacın bir konuya açıklık getirmek, herhangi bir konuda bilgi vermek olduğu görülecektir. Ama edebiyat eserlerindeki temel amaç, bir konuda bilinmeyenleri açıklamak değil, herhangi bir iletiyi dilin olanaklarından yararlanarak etkileyici ve güzel bir şekilde anlatmaktır. Edebiyat, edebiyatseverde estetik duygular uyandırır. Nasıl ki bir yağlı boya resim, bir heykel, bir şarkı, insanda güzel duygular uyandırırsa edebiyat da diğer güzel sanat eserleri gibi aynı amacı bir şiirle, bir öyküyle, bir romanla gerçekleştirir.

 

 



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol